Salih Kılınç

Salih Kılınç

Yüzme bilmiyorsan niye çıkıyorsun kavağa?

Son yazımda Uşak Kent Konseyi başkanı adaylığını açıklayan Sayın İ. Ethem Karahan’a bazı eleştirilerde bulunmuştum,  Bu arkadaş eleştirilerime pek kızmış olmalı ki güya isim vermeden benim hakkımda saydırmış döktürmüş.

Sayın İ. Ethem Karahan, madem kimseden korkunuz yok? Niye imalı laflarla beni gösteriyorsun ki? Cesaretin varsa, “Bahsettiğim kişi Salih Kılınç’tır” de

Bak, ben senin adını nasıl telaffuz ediyorum. Uşak Kent Konseyi Başkanlığına soyunmuş insan cesur ve dürüst olmalıdır. Korkma söyle. Korkak adamdan toplum önderi olmaz. Sen daha adayken benden çekinip adımı bile söylemeye korkuyorsun. Ondan sonra eski dernek başkanı, çırak, mırak deyip güya beni küçük düşürmeye çalışıyorsun.

İ. İbrahim Ethem Karahan ile durup dururken niye kapıştık? Aslında bu tür köşelerin okurlara ait olduğunu, kişisel polemiklerin yeri olmadığına inanırım. Açık söyleyeyim bu arkadaştan yani İ. Ethem Karahan’dan da pek hazzetmem. Tekin bulmadığım için uzak dururum. Ne doğru dürüst konuşmuşluğum vardır. Ne de selam veririm.

Şu anda çalışmakta olduğum www.usakgundem.com İnternet Sitesinde Hidayet Kıran can ile “Uşak’ın dedektifleri” şeklinde bir araştırma yapmış, bunu da yayınlamıştık. Bu ismi noktalı arkadaşa en ufak sözümüz, imamız olmadı. Sanırım bu araştırmaların Uşak Belediyesi ile ilgili olan kısmına mı bozuldu nedir? Anlamadım. Durup dururken, yaşımız, başımız yalakalığımızı sayıp dökmeye başladı. Ne huysuzluğumuz kaldı, ne de aksiliğimiz. (Ne alakaysa)

Belediyeye karşı yanlışımız varsa özür diler kaldırırız. Belediye de tekzip eder. Olmadı dava açar. Sana ne oluyor belediye avukatlığına mı soyundun? Ondan sonra da durup dururken ona buna yalaka diyorsun?

Kent Konseyine adaysan eleştirilere de açık olacaksın. Ne demişim. Dönemin Uşak Belediyesi tarafından sosyal medyada “Fikret Sicimoğlu” ismi ile sağa sola çamur atan kişinin IP numarasından İ. Ethem Karahan olduğunu tespit ettiklerini duyduğumu aktarmıştım. Bu IP numarası sana ait mi değil mi? Sadece cevap vereceksin. Bu kadar basit. (Deşifre olunca bu hesap da şimdilerde kullanılmıyor)

Sosyal medya sayfanda yayınladığın cevabi yazında beni kast ederek demişsin ki; “Gazeteciliği yalakalık ve şantajcılıktan bir adım öteye götürememiş, eleştiriyi bel altı vurma, iftira atma ve hakaret etme olarak görenlere kendimi anlatayım.”

Boşuna nefesini tüketme. Biz Uşaklıyız 40 kişiyiz. Biz birbirimizi biliriz. Uşak seni de bilir, beni de bilir. Yüreğin varsa söyle bakalım. Kime yalakalık yapmışım? Kime şantaj yapmışım? Söyle de ben de bileyim.

Eğer, bir kişi çıksın, “Salih Kılınç, bana şantaj yaptı” desin. Derhal bu mesleği bırakırım.

Yok, bir kişiyi bile gösteremiyorsun yalancı da sensin, müfteri de sensin. Ben de 58 yıllık Uşaklı olarak, bir yalancının değil Uşak Kent Konseyi Başkanı olması, apartmanımda yönetici bile olmaması için sonuna kadar çabalarım.

Hatırlıyor musun bilmiyorum ama yaklaşık 2 ay önce Uşaklı işadamı Talip Gümüş ile bir röportaj yapmış, bu röportajda da İYİ Parti Merkez İlçe Başkanı Sayın Hakan Savaş hakkında demediği bir olayı manşete taşımıştın. Sayın Savaş’ta “Manşete taşıdığın sözleri ben ne zaman söylemişim? Kanıtlamazsan seni mahkemeye vereceğim” deyince o röportajı hemen kaldırmış, gündüz telefon ile gece evine kadar giderek mahkemeye vermemesi için yalvarmış, adamcağızın köpeğini bile uyutmamıştın.  Madem o kadar doğru dürüst gazeteciydin de niçin Sayın Savaş sert çıkınca hemen haberi kaldırıp gece gündüz kapısında dava etmemesi için yalvardın?

Çünkü haberin doğru değildi.

Bel altı vuruş nasıl olurmuş bak da gör

Güya adımı vermeden bel altı vuruş yapmakla suçlamışsın. Dur seni yalancı çıkarmayayım da bir bel altı vuruş nasıl olurmuş? Göstereyim.

Bir zamanlar çok sevdiğin, birlikte iş yaptığın arkadaşın Z.Y. sana güvendi. Adamın alacağını vermedin. Sonra da adamcağız hakkında olmadık iddialarda bulundun.

Son olarak benim hakkımda demişsin ki; “Bugüne kadar hep çırak kalmış, “bu da benim şehre kazandırdığım” diyebileceği bir tane bile eseri bulunmayan, ağzının bozukluğu ve üslup bilmezliği yüzünden, üyelerin baskısıyla dernek başkanlığından uzaklaştırılmış arkadaşa” demişsin.

İkide bir de beni kastederek, “huysuz, geçimsiz” gibi laflar edip duruyorsun. Hamdolsun, ben 30 yıldır aynı kadınla evliyim. Senin gibi 2 kez boşanıp 3 kez evlilik yapmadım.

Çıraklık, ustalık meselesine gelince; Halk denen usta bilgilidir her hususta, tasalanmayasın. Kimin usta,  kimin çırak, kimin namuslu kimin namussuz olduğunu da çok iyi bilir.

Bu senin hakkında son yazım. Tüm kalbimle dilerim. Başkan seçilirsin. O zaman bana çok malzeme çıkar. O açıkladığın projelerin yapılıp yapılmadığının hesabını kamuoyu adına tek sorarım senden. Korkma cesur ol. Adımı falan yazarak saldır. Mahkemeye vermem. Söz veriyorum.

Bu yazıyı kaleme alırken facebookta Sevgili Ahmet Vural Ağabeyimin bir paylaşımını gördüm. Çok hoşuma gitti. Ona da bin selam olsun buradan.

“Taç ve taht geçicidir. Sen hiç gönüllere girdin mi?

                                                                                                                     Sadi Şirazi

Önceki ve Sonraki Yazılar
Salih Kılınç Arşivi