Salih Kılınç

Salih Kılınç

Ha Pınarbaşı beldesi halkı , Ha İsrail’in topçu ateşi altındaki Filistin halkı

Bana göre; “Asıl Beka Sorunu Murat Dağı’dır” yazı dizime devam edecektim. Ancak yeni bir çevre sorunu (Beka sorunu) daha çıkınca durumun vahametine binaen Pınarbaşı beldesinde yaşanan Beka sorununu yazmak farz oldu.

Pınarbaşı; Uşak Sivaslı İlçesine bağlı, Denizli yolu üzerinde yolun iki tarafında yer alan yaklaşık bin 950 kişinin yaşadığı 750 haneli şirin bir beldedir. Belde merkezinde yer alan ve şimdi kurumuş olan pınardan adını almıştır.

Tarımcılıkla geçinen bu şirin beldenin meşhur fasulyesi de artık yok olmak üzere. Pınarbaşılılar da zaten şu anda pınarı, tarımı ve fasulyeyi düşünemez hale gelmiş. Kasabada herkes canın derdine düşmüş.

Yöre halkının kâbusu bundan yaklaşık 10 yıl önce başladı. Önce ilk 9,5 hektar alan için ilk izni OKTAŞ isminde bir firma aldı. Daha sonra Uşak Belediyesi’nin bir iktisadi teşebbüsü olan UTAŞ firması da taş ocağı açmak için çalışmalara başladı. Sonra, kireç kalker ocağı derken kasabanın kuzeyindeki tepeler ufak ufak yok olmaya başladı.

Uyanık madenciler, yasaların arkasından dolanarak, “Azar azar yerde taş ocağı kuracağız” deyip “ÇED iznine gerek yok” raporları alarak kasabanın 500 metre kadar yakınına geldiler. Bu arada Taş ocaklarında kullanılan patlayıcıların etkisi ile su yatakları yönünü değiştirmeye başladı. Belediyenin yöreye su temin ettiği kuyu ile birlikte yaklaşık 100 kadar kuyuda su kuruyunca pınarları ile ünlü Pınarbaşı’nda su sıkıntısı başladı.

Tarım arazileri ve orman alanları zarar görmeye başladı. Maden faaliyetleri başlamadan önce 100 koyundan 150 kuzu alınırken bu sayı 60’lara düştü. Otlaklar tozla kaplandı ve beldede solunum yolları rahatsızlıkları arttı.

Oluşan toz bulutu yüzünden, samimi, candan ve temiz kalpli belde halkı tarafından üretilen meşhur fasulyeleri kırmız örümcek istilası ile yok olma noktasına geldi.

Patlamalar yüzünden hamile gelinler bebelerini düşüre yazdı. Okula giden sabiler belde içerisinde ölüm saçan dev hafriyat kamyonlarının altında ezilmemek için adeta Azrail ile dans eder hale geldi.

Taş ocaklarına yakın evlerde ne rahat kaldı ne huzur. Patlama olunca fırlayan taş ve kayalar, çok şükür şimdiye kadar aradığı canı bulamadıysa da evlerde ne çanak anten bıraktı, ne kiremit, ne de cam ve çerçeve.

Dersin ki; Ha İsrail’in topçu ateşi altında yaşayan Filistin Halkı, Ha taş ocağının bombardımanı altındaki Pınarbaşı Halkı. Hiç farkları yok.

Kendi topraklarında yaşadıkları bu kadar zulme dayanamayan Pınarbaşılılar, Nazım ustanın, Türk Köylüsü şiirinde tam da anlattığı gibi;

“Fakat bir kerre bir derd anlayan düşmeyegörsün önlerine

ve bir kerre vakterişip :

«—Gayrık yeter!...»

demesinler.

Ve bir kerre dediler mi :

«İsrafil surunu urur

mahlukat yerinden durur»,

toprağın nabzı başlar

onun nabızlarında atmağa.

Ne kendi nefsini korur,

ne düşmanı kayırır,

«Dağları yırtıp ayırır,

kayaları kesip yol eyler âbıhayat akıtmağa...»

18 Ocak 2018 tarihinde, “Yeter artık gelmeyin üzerimize” dedi ve isyan etti. Onun için ÇED toplantısı yaptırmamaya karar verdi. Taş ve mermer ocaklarının kapasite artışı demek yörede külliyen ölüm demek. Pınarbaşılılar kararlı. Şirketin maden sahasını genişletmesine izin vermeyecekler. “Ya maden ya biz” dediler.

O gün orada bulunan ve bu destanı haber yapan tek gazeteci olan bana, “Buralardan göçmekten başka çaremiz yok. Onun için kalıp mücadele edeceğiz” demişlerdi. ÇED toplantısını da yaptırmadılar. Daha sonra Manisa İdare Mahkemesi’nde verdikleri hukuk mücadelesini de kazandılar.

Pınarbaşı’nda yaşayan Filistinlilerin bu şanlı direnişini niçin araya aldım?

Yarın (20 Haziran Perşembe) Saat 13.30 da Pınarbaşı’nda bir ÇED Toplantısı daha var. Kendileri mert, yürekleri sert Pınarbaşılılar bu toplantıda diyecek ki;

“Burası yüzlerce yıldır atalarımızdan kalan topraklarımız. Kendi topraklarımızda işgal altındaki Filistinliler gibi değil, Özgür ve bağımsız T.C. vatandaşı olarak yaşamak istiyoruz.”

Önemli bir not: Taş ocağı kurulan tepelerde bir de tarihi eser olduğu iddiaları var. Fotoğraftaki belgede, bu konunun araştırılması ve araştırma süreci sonlanıp karar verilinceye kadar, hiçbir kazı ve madencilik çalışması yapılmaması gerektiği belirtilmiş. Ancak belde halkından aldığım bilgiye göre maden çalışmaları yapılıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Salih Kılınç Arşivi