Salih Kılınç

Salih Kılınç

LEŞLER KAYASINI MUTLAKA GÖRÜN

LEŞLER KAYASINI MUTLAKA GÖRÜN

Uşak’ın 11 kilometre kadar kuzeydoğusuna ilerlediğinizde taşları ile ünlü Altıntaş köyüne ulaşırsınız.

Altıntaş köyüne gelmeden 2 kilometre toprak bir yoldan tabelaların yönlendirmesi ile  Altıntaş Göletinin bulunduğu vadideki Leşler kayalıklarına ulaşırsınız. Altıntaş Köyünün eski adı da Leşler Köyüdür.

Bölgede bulunan onlarca mağara ve mezarların 7 bin yıl önce  büyük bir kent ve mezar olduğunu göz önüne alırsak, burası paha biçilmez bir tarihi alandır.

Gelin şimdi bu eşsiz tarihi alanın adı neden Leşler konmuş? Birlikte araştıralım.

LEŞLERİ ORTADA KALMIŞ

Charles Texier (1802-1871) adlı Fransız Arkeolog ve gezginin 1845 yıllarında yani günümüzden 170 yıl kadar önce Uşak’a gelerek yaptığı bir araştırma ve yanlış tespiti Altıntaş Köyü’nün kaderini değiştirir. Charles Texier, “Küçük Asya” adlı eserinde bu Leşler kayasının bulunduğu yerlerin, daha sonara Banaz Ahat Köyü’nde bulunan Akmonia olduğunu iddia eder.   Bu iddialar sonucu, Akmonia’nın Ahat Köyünde olduğu tarihçiler tarafından bilimsel olarak kanıtlanır. Ama Leşler Kayası nedir? Kimlerden kalmıştır? gibi soruların cevabı araştırılmaya başlanır.

Leşler Kayası ve Köyü günümüzden 7 bin yıl önce kurulmuş bir mezar ve ibadet alanıdır. Yapılan arkeolojik çalışmalara göre, buranın kurucusunun Firikler olduğu tahmin edilmektedir. Tabi Firiklerden sonra Romalılar, Hıristiyanlığın erken dönemi, gibi bir çok medeniyetlerde bu kaya şehri mezar ve ibadethane olarak kullanmıştır.

Köyün adının nereden geldiği ve geçmişi hakkında bilgi yoktur. Altıntaş adının 20. Yüzyılda köyde işlenmesi kolay ve sağlam taş ocaklarının bulunması ve değer kazanmasıyla verildiğini öğrendik.

Ancak 20. Yüzyıla kadar Köyün adı, “Leşler” olarak bilinmektedir. “Leşler” adı da birbiri ile savaşan iki kabilenin savaş meydanında ölenlerin cesetlerini toplamadığı ve ortalık insan leşinden geçilmediği için “Leşler” dendiği söylentileri köyün adının nereden geldiği konusunda bize ipuçları veriyor.

Bu alanda büyük bir su göleti yapılmış. Halk arasındaki adı ile “Baraj” Bu barajın köprüsünde aracımızı bıraktıktan sonra sol tarafımızda doğanın oluşturduğu muhteşem manzara nefesimizi kesiyor. Dev kayalardan oluşmuş şekillere baktığınızda her kayayı bir şekle benzetmeniz mümkün.

Burada yaklaşık 50 kadar mağarayı gezerken içindeki kaya mezarlığı sizleri 7 bin yıl öncesine kadar tarihi bir yolculuğa çıkarıyor.

Kayaların arasında gördüğüm bir yarıktan içeri giriyorum. Üstü kapalı ama küçük küçük çatlaklardan güneş ışıkları göz kırpıyor. Kayaların içinde kendimi bir anda 7 bin yılı öncesini yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Başka bir çatlaktan dışarı çıkıyorum.

ALLAH’A YAKIN OLMAK İSTEMİŞLER

Bu doğal oluşumlu kayaların arasında bulunan yaklaşık 50 mağaranın mezar ve ibadethane olarak kullanıldığını yukarıda belirtmiştim. Ancak, Leşler Kayalarında dikkatimi çeken bir olay bu kayaların en tepelerine doğru yapılmış merdivenler oldu. Sonradan öğrendim ki burada da Allah’a ya da bu kaya mezarlarının kurucularının inandığı tanrılarına yakın olmak için mezarları o zamanki teknoloji ile en yüksekte yapmaya çalışmış. Ben de bu düşünceden şu hisseyi çıkardım: “İnsanoğlu yeryüzüne geldiğinden beri birbirini kandırdığı yetmiyormuş gibi yaratıcılarını da kandırmaya çalışmış. Ona yakın olup gözüne girecek. “ Yersen.

Sonra mağaraları dolaşmaya başladım. Yer altında bir mağaraya girdim.. Mağaranın içerisinde 3 adet muntazam bir işçilikle oyulmuş kapaklı mezarlar var. Ancak, mezarların içi naylon poşet, ped bardak gibi günümüzde yaşamı kolaylaştırdığı kadar bir o kadar da kahreden kahrolası maddelerle dolmuştu. Mağaranın pencere olarak oyulan duvarı da naylonla kaplanmıştı. Yerde koyun pisliklerini görünce, burada çobanların kaldığını tahmin etmekte zorlanmadım.

Kayaların içinde haç resmine benzer ve dört yanı da insan elinden çıkma muhteşem bir işçilikle düzleştirilmiş duvarlar görünüyor. Tahminlerime göre büyükçe bir ibadethane olması muhtemel bu duvarlar birbirinden uzaklaşmış. Belki de üzeri kapalı bir odaydı. Bilemiyoruz tabi. Ancak bu kısımdan erken dönem Hıristiyan uygarlığını da bu kaya mezarları arasında bize fısıldadığını duyuyoruz.

 Leşler Kayası yıllardır tescilli alan olmasına rağmen kaçakçıların taze kazdığı toprağı hemen anlayabiliyoruz. Uşak’a 11 kilometre uzaklıktaki, “Leşler Kayası” tescilli ama bütün sit alanları gibi sürekli korumak gerek. Sanırım bu konuda da en büyük görev sit alanlarının bulunduğu köylülere düşüyor.

                                                                         (Fotoğraflar: Alp Arslan DUR)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Salih Kılınç Arşivi