Salih Kılınç

Salih Kılınç

Uşak’ı bekleyen çevre felaketi

Usandım (*)

  • Uzakta değil, Uşak’ta
  • Karun Hazinelerinin Uşakta olduğunu biliyor musunuz?
  • Altın Kent Uşak

Uşak’ın girişlerine bir zamanlar büyük totemler dikilmiş, yukarıdaki sloganlar kocaman puntolarla yazılmıştı. Bu totemler duruyor mu bilmiyorum. Epeydir gözüme çarpmadı.

Ben olsam şöyle yazardım:

  • Tüm girişleri b.k kokan şehir
  • Çevreye saygısı olmayan beton yığını
  • Doğru dürüst çevre yolu bile olmayan şehir

Yaşadığım 57 yılın neredeyse tamamını geçirdiğim, öve öve bitiremediğim, canım pahasına doğal güzelliklerini ve tarihi yapılarını fotoğraflarla, canlı kaynaklarla tanıtmaya çalıştığım, aşık olduğum bu şehir için bundan sonra tek güzel söz etmeyeceğim.

Türk şiirinin en büyük şairlerinden olan ve bana göre hak ettiği değeri bir türlü alamamış merhum Fethi Giray, aşağıdaki dizeleri sanki şu anki ruh halimi bilerek benim için yazmış:

Usandım,

Yeşermemiş umutsuz bahçeyi beklemekten

Usandım,

Tarla kuşunun sesinden

Usandım,

Bu yürekten, kendimden

Usandım,

Duru, durup, seni özlemekten!.. (*)

Anladım ki çevre ve doğayı korumak uğruna ne yaparsam yapayım, başta Uşak’ın yerel yöneticileri olmak üzere bu 5 bin yıllık tarihi kadim kentin doğal güzelliklerinin ranta kurban edilmesine göz yumuluyorsa, halkı da çoluğunu çocuğunu gelecek nesilleri düşünmeden sadece bugünün rantına bakıyorsa yapacak bir şey kalmamıştır.

Sanırım 1992 ve1993 yıllarıydı. İlk çevre felaketi haberim, Ulubey ilçesinde bulunan Kurudere, Mildi ve Çam içi köylerini kapsayan Adıgüzel Barajında kirlilikten ölen balıklardı.

Aynı yıllarda Ulubey derelerindeki kirlilikleri sürekli haber yapmıştım.

Sanırım yine Ulubey ve Eşme arasında siyanürle altın arandığını ve bunun bir çevre felaketi olacağını kulakları çınlasın oralarda av giden Uğur Sümer ağabeyimden duyarak haberleştirmiştim.

Yine Murat Dağında altın arandığını basın yolu ile dünyaya ilk ben duyurmuştum.

Kızınca sitem ettiğim can Uşaklım!

Gözlerimin feri, ekmeğimin tuzu, canımdan aziz hemşerim

Bunu da benden duy…

Uşak’ta 5 ya da 6 bin civarında yetişmiş ağaç kesilecek. Niçin?

Ağaçların kesildiği alana TOKİ tarafından 700 konut yapılacakmış da onun içinmiş. Yapılacak yer Akkuş Mevkisi tabir edilen Uşak Huzurevinin tam üzerindeki tepe.

Merkeze uzaklığı 2 kilometre bile yok. Çoğu çam olan bu bölgede kesilecek 5-6 bin ağaç ürettiği oksijeni şehrin özellikle batı bölgesine sürekli temiz hava olarak pompalamakta.

Ya da şöyle tanımlayayım: Burada kesilen ağaçlar değil, Uşak kentinin ciğerlerinin büyük bir bölümü olacak. Uşak ve Uşaklı moda tabirle ‘entube’ olarak yaşayacak. Bir de buraya yapılacak 700 konutun çıkaracağı karbon monoksit zehri ve araçlarının egzoz emisyonunu düşünün. Temiz havadan mahrum kalacağımız gibi bir de kirli hava soluyacağız.

Peki, TOKİ konut yapmasın mı? İnsanlar ucuz ev sahibi olmasın mı?

Olsun tabi. Ama bir şeyleri yaparken telafi edilemez bir şekilde doğaya zarar verilmeden bu 700 konut yapılsın. Uşakta konut yapılacak hiç kıraç, kel keleş arazi kalmadı mı?

Dolu…

Yapılacaksa böyle bir araziye yapılsın. Bu memlekette yeşili, doğayı yok etmeden bir şeyler yapıldığını görmeden gözlerimi yumacağım galiba.

Ey Uşaklı bu fotoğraflara iyi bak!

Gelecek yıl bu güzel yeşil ağaçların yerine devler mezarlığı gibi çirkin ve kalitesiz konutlar göreceksin.

Valiler, bürokratlar emir kulu. Sen Allahın kulusun. Seçtiğin vekiller, senden önce şirketleri düşünür. Doğanın korunmasından ziyade çıkacak altın gümüş miktarı önceliğidir. Kesilen ağaçları görmez. Bir de “Uşak’a yeni konut kazandırdım” diye kendine pay çıkarır.

Bugünü düşünür, ev sahibi ml sahibi olacağım diye doğanın yok olmasına göz yumarsan, yarın çocukların cennette değil, senin vurdumduymazlığın yüzünden cehennemde yaşayacaktır. Cehennemde yaşamak için mala paraya gerek yoktur.

Bil istedim.

AL SANA BİR ÇEVRE FELAKETİ DAHA

Banaz İlçesinde; Ayrancı, Baltalı, Derbent, Güllüçam

Merkez ilçede: Ciğerdede, Çevreköy (Akse Mah.), Kalfa

Mahalle ve köylerinde bulunan jeotermal enerjinin çıkarılması için 28 Temmuz Salı günü saat 14.00 de Öz Merkezde ihale yapılacakmış.

Aydın ve Denizli illerinde yıllardır jeotermal santralleri çalışıyor. Aydın’ın o ballı incirleri, yağlı zeytinleri neredeyse yok olma düzeyine gelmiş. Denizli ilinde özellikle jeotermal santrallerin yoğun olarak bulunduğu Sarayköy tarafında insanlar ne tarım yapabiliyor, ne de nefes alabiliyor.

Temiz ve yenilenebilir enerji olarak sunulan jeotermal enerjinin elde edilmesi sırasında yerin altından çıkan sülfürik asit, kükürt dioksit ve onlarca gaz, insanlarda başta solunum yolu ve kanser gibi birçok hastalıklara yol açarken, toprağa bırakılan ve zehirli mineraller bulunan suların geçtiği yerde ot bitmiyor.

Uşaklı dili ile anlatırsak; Uşak’a jeotermal santrali kurulursa bu Temmuz sıcağında ebenin damına ne biçim kar yağıyor görürsün.

Eyyy Okur!

Ben Salih Kılınç olarak, Uşak’ın yaşayacağı çevre felaketlerini önceden bildirmekten, sonra da bu felaket yaşanmasın diye koşturmaktan iyicene yoruldum ve usandım.

Bu memleket madem bizimse sende toplu konut alanında 5-6 bin ağacın kesilmesine seyirci kalma…

Çocukların ve torunlarının geleceği için o jeotermal santrallerinin dikilmesine göz yumma.

Yediğin ekmeğin buğdayı, meyvenin sebzenin fidanı toplu konut alanında yetişmez.

Ciğerlerine çektiğin havayı jeotermal santralleri değil, kesilecek ağaçlar üretir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Salih Kılınç Arşivi