Salih Kılınç

Salih Kılınç

Bremen Mızıkacıları konağı da ahaliyi de tarumar etti

Bir önceki yazımda İl Özel İdare Çiftliğinde neler oluyor? Diye sormuş, AK Parti Uşak İl Teşkilatının iki istihdam kapısının Uşak İl Özel İdaresi ve Uşak Belediyesi olduğunu yazmıştım.

https://www.usakgundem.com/usak-il-ozel-idaresi-ciftliginde-neler-oluyor-makale,127.html

Bu yazım üzerine mi, yoksa tesadüf mü bilemiyorum artık İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği görevini yürüten Vali yardımcısı Sayın Bekir Abacı, arkasını siyasal güce dayayıp yatanlardan 8 kişiyi bürolardan alıp sahaya gönderdiğini duydum. İşte devlet adamlığı bunu gerektiriyor. Sağ olsunlar var olsunlar.

KÂHYALARIN KAVGASI KONAĞI TARUMAR EDİYOR

Bugün de Uşak’ın diğer çiftliğinden değil de “Bremen Mızıkacıları” konağından bahsetmek istiyorum.

Çocukken çok okurduk hatırlarsınız: Bremen Mızıkacıları, Grimm Kardeşlerin yazdığı masallardan biridir. Fabl üslubunda yazılmıştır. Sahiplerinin kendilerine olan kötü tutumundan dolayı evden kaçan bir eşek, bir köpek, bir kedi ve bir horozun Bremen'e gidip orada müzisyenlik yapma düşleri ana temadır. Tabi bu dörtlü müzisyen olunca ortaya acayip sesler çıkar. Dinleyenler de kaçar.

Hadi yine adlarını vermeyeyim de olayı anlatayım: Bu olay; Bremen Mızıkacıları Konağı’nın ağasından sonra gelen 2 ve 3 numaralı kâhyaları arasında geçmiştir.

2 ya da 3 numaralı kâhyalardan birisi, konağa giden çok işlek bir cadde üzerinde şahane bir bina yaptırır. Ancak çatı katı biraz yüksek olunca araya bir daire daha konduruverir.

Yine Bremen Mızıkacıları Konağının 2 veya 3 numaralı kâhyalarından birisi de bu duruma imar kanuna muhalefetten çok değil,  70 bin akçelik bir ceza yazar. Bu duruma çok sinirlenen bina sahibi kahya; “Koca konakta püsürlüklü işi olan bir ben miyim? Herkesin cezası indiriliyor. Görmezlikten geliniyor da bana gelince niçin ocağıma incir ağacı dikiliyor?” diye sert çıkar.

Edindiğim bilgilere göre ceza tahsil edilmedi. Kaçak işlem yapılan fazla kat da yıkılmadı. Özdemir Asaf Ustamızın dediği gibi;

 “Geleceğim, bekle dedi, gitti.. Ben beklemedim, o da gelmedi. Ölüm gibi bir şey oldu.. Ama kimse ölmedi.”

O zaman bu binayı ve yaşanan olayı bir tarafa bırakalım. İzninizle başka bir uyumsuzluğa geçelim. Nasıl olsa olan olmuş. Kimse de ölmemiş.

KÂHYALAR PARANIN İNŞAATTA OLDUĞUNU BİLİYOR

Yine,  2 ya da 3 numaralı kâhyalardan birisi, makamına yakışır bir şekilde dışarıda inşaat, ev, han, hamam ve villa yapma gibi işlerden elini ayağını çekmesi gerekirken ‘eşi’ dostu vasıtası ile bu işlere devam etmiş.

Şimdi tüm konakta bu kâhyamızın yaptığı ya da yaptırdığı villalar konuşulur olmuş. Konağın güneyindeki bir ilçeye giden yol üzerinde bulunan bu villaların rayiç bedeli bildirilirken değeri düşük bildirilerek algısı ve vergisinden 900 bin ile 1 Milyon akçe arasında bir tasarruf sağlandığı, daha sonra kayıtlarda düzeltme yapıldığı gibi konular, konağın şom ağızlı kimseleri tarafından sağda solda dillendirilir olmuş.

Tabi, bu iki kâhya, karşı tarafın sürekli birbirlerine karşı komplo kurduğunu düşündüğünden, konak halkının nasıl yaşadığını ve ne istediğini düşünemez olmuş, ikisi de  “Aklımda” diyerek birbirini gözetir olmuş.

KÂHYALARIN KAVGASININ CEZASINI KONAK SAKİNLERİ ÇEKİYOR

Bu arada konak yönetimindeki Bremen Mızıkacıları misali uyumsuz yönetimin cezasını o konakta yaşayan ahali çekmeye başlamış. 

Çok geniş bir arazide kurulu olan ve yaklaşık 230 bin baş insanın yaşadığı bu konak ya da sarayda artık ne dersiniz deyin, ahali canından bezmiş. Nasıl bezmesin ki?

Konağın yollarına araçları ile girseler, ya tampon kalıyor ya da araçlarının alt takımı dağılıyormuş.

Araçlar şöyle dursun: yayan bile yürünmeyen yollarda ayaklarını kırmadan yürüdüklerine şükür ederlermiş.

Yukarıdaki kakafoni yüzünden ülkede en pahalı suyu içerler, ulaşımda diğer konaklarda yaşayanlara göre en yüksek ücreti öderler, hava kirliğinden nefes alamazlar, koca konakta yeşil alan bulamadıkları için sıcaklarda mezarlıklardaki ağaç gölgelerinin altında serinlerlermiş..

Velhasıl Bremen Mızıkacıları tarafından yönetilen konak ve arazisinde yaşayan 230 bin baş insan hayatından hiç de memnun değilmiş.

SAĞ OLSUN AĞAM NE SUYA DOKUNUR NE DE SABUNA

Şimdi dersiniz ki kâhyalar böyle çekişirken, konağın ahalisi canından bezmişken “Konağın 1 numarası yani ağası ne yapıyormuş?”

Ağam, etliye sütlüye karışmaz, konağını beğenmediği için yeni yapılan konağında 170 ton demir kullanarak kendine özel bir makam yaptırmakla meşgulmüş. Ağamın bu özel makamı için tamtakır kuru bakır olan konak bütçesinden 7 milyon lira harcanacakmış. Elçiye zeval olmaz. Ben diyenlerin yalancısıyım.

Birden kulağıma eşimin sesi geldi:

  • Bey uyan uyan. Neler saçmalıyorsun? Yine üstün açık kalmış. Ben sana kaç kere dedim. Git sıcacık yatağında yat diye. Burada açıkta yatıyorsun. Sonra garip garip rüyalar görüyorsun.”

Ohhh beee!

İyi ki rüyayıymış. Böyle bir konakta yaşayan başlardan birisi olduğunuzu düşünsenize.

İyi ki Uşak’ta yaşıyorum, iyi ki Uşak Belediyesi var.

Bundan sonra eşimin sözünü dinleyip çekyatta üstü açık uyumayacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Salih Kılınç Arşivi