İlimizden çıkan atıklar Büyük Menderes Nehrinde yaşamı yok ediyor

Toprakları Büyük Menderes Nehri havzasının yüzde 88’ini kaplayan Afyon, Uşak, denizli ve Aydın illerinde endüstriyel ve kentsel atık sularının arıtılmamasına bağlı olarak yaşanan kirlilik yaşamı yok ediyor.
İlimizden çıkan atıklar Büyük Menderes Nehrinde yaşamı yok ediyor

İlimiz Uşak’ta belediyenin günden güne yetersiz kalan evsel arıtma tesisi, kontrol edilemeyen sanayi atıkları,  Dokuzsele ve Adıgüzel Barajı vasıtası ile Ege Denizi’ne kadar kirlilik yaratıyor.

Germencik Çevre ve Doğa Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Metin Aydın, Evrensel Gazetesine yaptığı açıklamada; fabrika atıkları, kentsel atıklar, jeotermal akışkanlar nedeniyle Büyük Menderes Nehri, aktığı yerlere hayat suyu ile birlikte kanser vakalarını da taşımaya başladığını ve acil önlem alınmazsa yarın çok geç olacağını kaydetti.

Dr. Aydın, Büyük Menderes nehrinin köken aldığı Afyon Suçıkan mevkiinde 1’ci sınıf su kalitesinde olmakla birlikte, seyri sırasında yol aldığı Uşak ve Denizli illerindeki endüstriyel ve kentsel atık sularının arıtılmamasına bağlı olarak hızlı bir şekilde kirlendiğini de öne sürdü.

Büyük Menderes Havzasının topraklarının yüzde 88’ni Afyon, Uşak, Denizli, Aydın illerinden geçtiğini belirten Aydın “Türkiye’de üretilen incirin yüzde 65’i, kestanenin yüzde 31’i, zeytinin yüzde 20’i yetişiyor. Büyük Menderes Nehri kentsel ve endüstriyel atık suları, zirai ilaç ve gübre, jeotermal akışkanları, zeytin karasuyu ve maden atıklarının doğaya salınımı sonucu bugün Türkiye’nin en kirli 3’cü nehri haline geldi.  Kalitesi ise tarımsal sulama yapılmaması gereken düzeyi ifade eden 4’cü sınıf su kalitesine evrildi” dedi.

SUDAKİ KİRLENME CANLI BIRAKMIYOR

Büyük Menderes nehrinin köken aldığı Afyon Suçıkan mevkiinde 1’ci sınıf su kalitesinde olmakla birlikte, seyri sırasında yol aldığı Uşak ve Denizli illerindeki endüstriyel ve kentsel atık sularının arıtılmamasına bağlı olarak hızlı bir şekilde kirlendiğini belirten Dr. Aydın, “Aydın sınırları içinde jeotermal akışkanları-zeytin karasuyu-maden atıkları-kentsel atık suların ilave olması ile kirlilik daha da artıyor. Dolayısıyla Büyük Menderes Nehri, atık alan ve atık taşıyan nehir haline geliyor.   

Kirli sular taşıyan nehrin içinde oksijen seviyesinin azalmasına bağlı olarak balık ölümleri de meydana gelebiliyor. Ağır metallere bağlı su, balıklarda geri dönüşümsüz histopatolojik ve kromozomal değişiklikler meydana getiriyor. Sadece nehir içinde yaşayan canlılarda değil, nehir suları ile sulanan sebze ve meyvelerde de ağır metal kirliliğine yol açıyor. Tarımsal ürünlerin genetik yapısını bozarak onların sağlıklı ve güvenli gıda özelliğini kaybetmesine sebep oluyor. Nitekim Büyük Menderes Nehri içinde en önemli kirlilik sebeplerinden biri olan Bor’a bağlı olarak bugün Büyük Menderes Havzası’ndaki bitkilerin yüzde 80’den fazlasında toksik düzeyde Bor kirlenmesi var” dedi.

TESİSLERDE BİYOLOJİK VE KİMYASAL ARITMA YOK

Aydın, Nehir havzası içinde bulunan yerleşim yerlerinin çoğunda kanalizasyon sistemi yok, atıksu arıtma hizmeti veriliyor. Atıksu arıtma tesisi olan belediyenin, arıtma tesisleri mali gerekçelerle çoğu zaman çalışmıyor. Çalışanlar da sadece kaba arıtma yapıyor, biyolojik ve kimyasal arıtma yapamıyor.

Nehir havzasındaki Uşak ve Denizli’den başlayarak altın madenleri ve açık mermer ocakları, Aydın ve Muğla’da Beşparmak dağlarındaki Kuartz ve Feldispat maden ocaklarına ait atıklar da kirletiyor. Beşparmak dağlarındaki maden ocakları 600 milyon yıllık kendine özgü jeolojik yapısı olan dağları un ufak ederek, dağlardan köken alan su kaynaklarını ve bu su kaynaklarının beslediği dereleri-çayları-sulama barajlarını kirleterek canlı yaşamını yok ediyor. Kuartz ve Feldispat maden ocakları sadece çevreye değil aynı zamanda maden ocaklarında çalışan işçiler ile maden ocaklarına yakın köylerde yaşayan insanlar içinde sağlık tehdidi oluşturuyor. Onların Silikozis veya kanser hastalığına bağlı ölmesine sebep oluyor. Havza da kuş türleri de azaldı. Aydın, Uşak ve Denizli nehir havzasındaki kirlilik yükü sadece bitkisel ürünler ve hayvanlar üzerinde değil, havzada yaşayan insanların genetik yapısı üzerine de benzer etkiler gösteriyor” diyerek tehlikenin boyutlarına dikkat çekti.

(SALİH KILINÇ/HABER)

İlgili Haberler