Salih Kılınç

Salih Kılınç

Aile bütünlüğünü bozan İstanbul Sözleşmesi değil Sapkın tarikatlar ve bağımlılıktır

Bu ülkede anlamsız ve boş tartışmalar hiçbir zaman bitmez. Bunca derdin bunca kederin arasında bir de İstanbul Sözleşmesi’nin yırtılması mevzusu çıktı.

2011 yılında İstanbul’da imzalandığı ve ilk imza koyan ülkenin Türkiye olduğu için “İstanbul Sözleşmesi” denilen sözleşmenin amacı ; “Kadınları her türlü şiddetten korumak, kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak,

Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınların güçlendirilmesi yolu dahil kadın ile erkek arasındaki temel eşitliği teşvik etmek” olarak açıklanmıştı.

Kimse İstanbul Sözleşmesi yüzünden eşinden boşanmadı. Hiç kimse de İstanbul Sözleşmesi’ni okuyunca eşcinsel olmadı.

Ayrıca bu sözleşme olsun olmasın, Anayasa’nın 17. Maddesi der ki: “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

Yaşama hakkı, bütün hakların temelidir. Savaş, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde dahi durdurulamaz, yok edilemez.

Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya muameleye tabi tutulamaz.

Böylece kişinin yaşaması ve vücut bütünlüğü güvence altına alınmıştır.”

İstanbul Sözleşmesi olmasa bile devletin kendisi, anayasa güvencesi ile  ti tüm bireylerin yaşam hakkını, malını, namusunu korumayı taahhüt etmiştir. Nokta…

HASAN SABBAH’IN HAŞHAŞİLERİ GİBİ

Uşak’ta yeni peyda olan bir tarikat mıdır, cemaat midir nedir? Aile bütünlüğünü yok eden en büyük tehdit haline gelmiştir. Olayın da bizzat canlı tanığı olduğum için çok üzüldüm, kahroldum ve bu yazı ile Uşaklıları uyarmaya karar verdim.

Canlı tanık değim, ailesi yıkılan can dostum Beyefendi’nin bana anlattıklarıdır. Onu dinleyince tüylerim diken diken oldu. Başka aileler dağılmasın diye kendinden izin alarak bu bilgileri siz Değerli okurlarımla paylaşmaya karar verdim.

Bu çok sevdiğimi belirttiğim çift yaklaşık 30 yılı aşkın evli, çoluk çocuk ve torun sahibi. Uşak’ın sevilen sayılan örnek gösterilen bir aileydi. Her ailede yaşanan ufak tefek tartışmalar dışında 30 yıldır Uşak’ta dediğim gibi örnek bir çift olarak yaşayıp gidiyorlardı.

Ta ki, Hanımefendi geçen yıl bu yuva dağıtan tarikata giren kadar. Bu tarikat ilginç ritüelleri olan bir toplulukmuş.

Mesela, dileklerinin olmasını isteyen müritlerin önüne üzerinde, evet, hayır, ya da belki yazan kağıtlar koyar, zinciri sallaralar zincir hangi kağıdın üzerinde durursa dileğin akıbeti ona göre belirlenirmiş.

Tanınmamak için bu topluluğun önde gelenleri telefonlara bile sayılarla kayıt edilir, müritler birbirine; “158 arıyor”, “165 arıyor” diye seslenir, tarikatın liderlerini onlar bile bilmezmiş.

Ayrıca ders ya da seans ne dersiniz deyin buraya katılan şakirtler bu eğitim başlamadan önce verilen İBAN numaralarına bir para gönderir derse öyle girebilirlermiş.

Özel ders almak isteyenler ders başı ya da seans için 750 TL gibi bir meblağ ödemek zorundaymış.

250 TL verirsen de yıldızlardan sana özel mesajlar bile geliyormuş. Bu seans ya da derslere girebilmek için para bulamayınca evini damını satanlar bile olduğu söyleniyor.

Bir de bu tarikatın liderleri, müritlerine; “Eşlerinizi de mutlaka tarikata üye yapın, Gelmezse eziyet edin. Yine de gelmezse cezalandırın” yani “Boşayın” demek istiyor.” Bu talimat üzerine de Hanımefendi eşinden boşanıyor.

Gördüğünüz üzere bu örnek ailemiz de İstanbul sözleşmesi yüzünden değil, ne olduğu belirsiz sapkın bir tarikat ya da cemaat artık adını siz koyun neyse bu topluluk ailenin dağılması için talimat veriyor.

Bu tarikat ya da topluluğun başında bir iki yıl evveline kadar ekonomik zorluklar içerisinde yaşam savaşı veren ve sonra Allah’ın “Yürü ya kulum” dediklerinden iki kadının olduğu söyleniyor.

Ülkemizde aile bütünlüğünü korumak ve ailelerin dağılmamasını istiyorsak öncelikle bu tip örgütlenmeleri yok etmeli, ailelerimiz ve çocuklarımız korumalıyız.

BAĞIMLILIKLAR DA OCAKLARI SÖNDÜRÜYOR

Son aylarda asayiş haberlerini incelediğimde en çok kumar baskınları ile ilgili haberler gündemi dolduruyor.

Haklı olarak olaya hep pandemi döneminde kumar yüzünden bir araya gelip insanlara virüs bulaştırması yönünden baktık. Ancak ilimizde kumar bağımlılığın aile bütünlüğüne darbe vuracak şekilde yaygınlaştığını da dikkate almamız gerekir diye düşünüyorum.

Kumardan sonra uyuşturucu bağımlılığını yine en çok ocak söndüren bağımlılıklar arasında sayabiliriz. (Sigara, elektronik sigara ve teknolojik bağımlılık vb gibi bağımlılık yapan birçok öğeyi saymak mümkün)

Türkiye'ye özgü bağımlılık psikososyal destek modeli oluşturma amacıyla yola çıkan ve kısa adı YEDAM olan “Yeşilay Danışmanlık Merkezi” Uşak’ta da faaliyete geçti.

 Edindiğim bilgilere göre; YEDAM’da uzman psikologlar ve sosyal hizmet uzmanları tarafından bağımlı bireylere hem arınma hem de maddeyi bırakma sürecinde psikolojik ve sosyal destek sağlanmakta.

Uşak’ta da görebildiğim kadarı ile Yeşilay kendi olanakları ile YEDAM’da rehabilite, il genelinde de Öğretmen Sayın Feyza Güler Başkanlığında bağımlılıkla başarı ile mücadele ediyor.

Uşak’ta aile bütünlüğünü korumak, çocuklarımızı ve gençlerimizi her türlü zararlı bağımlılıklardan kurtarmak istiyorsak, İstanbul Sözleşmesi gibi boş bir tartışma yerine, Yeşilay ve YEDAM’a destek olabiliriz.

Devlet de Uşak’ta boşalan eski SSK ve devlet hastane binalarında YEDAM ve bağımlılıkla mücadele için yer verebilir. Binalar bomboş duruyor.

Yoksa TOKİ oraları boş durdurmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Salih Kılınç Arşivi