DUA VE ADABI

Dua kelimesi, sözlükte “çağırmak, istemek, yardım talep etmek” anlamına gelmektedir. Ayrıca Allah’a sunulacak talepleri içeren metinlere de dua denir.
DUA VE ADABI

Dinî bir terim olarak ise dua, Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesi, sevgi ve ta’zîm duyguları içinde lütuf ve yardımını dilemesidir. Başka bir deyişle kulun bütün benliğiyle yüce yaratana yönelerek ondan istek ve dilekte bulunmasıdır.

Dua, kul ile sonsuz kudret sahibi olan Allah arasında bir köprü ve diyalogdur.

Dua zaman zaman ihlâs ve samimiyetle ihtiyaç ve dileklerimizi yüce rabbimize arz ettiğimiz bir ümit ve huzur kapısıdır. Allah c.c çeşitli ayet-i kerimelerde bizlere kendisine dua etmemizi emretmiş ve bir ayet-i kerimede: “Bana dua edin duanıza cevap vereyim” (Mü’min suresi, 40/60) buyurmuştur.

Bir başka ayet-i kerimede de: “ De ki, duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin” (Furkan Suresi, 25/77) buyurarak dualarımızın kendi katında ne kadar kıymetli olduğunu ifade buyurmuştur. Sevgili peygamberimiz de: “Dua ibadetin özüdür” (İbni Mace, Dua, 1) ifadeleriyle dualarımızın ibadetlerimizdeki yerinin önemine işaret etmiştir.

Sıkıntı ve darlık zamanında duasının kabul olmasını isteyen kişi bolluk ve rahatlık zamanında çokça dua etmeyi ihmal etmemelidir.

Çeşitli kaynaklarda duanın adab ve erkânına dair bazı hususlar zikredilmiştir. Buna göre

  • Dua ederken kıbleye dönmek,
  • Elleri semaya kaldırmak,
  • Allaha hamd ve sena etmek,
  • Peygamberimize salat'ü selam getirmek sonra dilek ve ihtiyacımızı arz etmek
  • Dualarını samimi olarak yapmak,
  • Yalvararak dua etmek,
  • Duadan önce tevbe ve istiğfarda bulunmak da tavsiye edilir.

Allah Resulünün isteklerini bazen üç defa tekrar ettiği olurdu. Niyaz kapısı her zaman açık olmakla beraber gecenin son kısmında ve namazların peşinden yapılan dualar kabule en yakın dualardır. Secde halinde yapılan dua da kabule layık görülmüştür. Çünkü kulun, Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. Dua ederken sesi yükseltmeden; yakarma edası içinde olunmalıdır. Nitekim Cenab-ı Hak ayet-i kerimde: “Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin” (Araf Suresi, 7/55) buyurmaktadır.

Mü'minler birbirlerinden hayır dua istemeleri de uygundur. Peygamber Efendimiz (s.a.v) Hz. Ömer’i umreye uğurlarken “Kardeşim dualarında bizi de unutma” Tirmizi, Deavat, 109 buyurmuştur. Başka bir hadisi şerifte "Bir Müslüman’ın, bir din kardeşine gıyabında yaptığı dua kabul olunur. O dua ederken başında bir melek bulunur ve duasına ‘amin’ der ve ‘Rabbim sana da aynısını versin’ diye ilave eder" (Ebu Davud, Vitr, 29) buyurmaktadır.

Hadis-i şeriflerde üç kişinin duasının kabul edilme ihtimalinin çok büyük olduğu haber verilmektedir. Bunlar: ebeveynin evladına duası, yolcunun duası, bir de mazlumun duası. (Tirmizi, Deavat, 128, birr, 7)

Ayrıca anne ve babalar hiçbir zaman çocuklarına bedduada bulunmamalıdırlar. Çünkü Peygamberimizin bildirdiğine göre bu beddua duaların kabul anına rastlaması durumunda müstecab olur da sonra üzülürler.

Kul olarak bizler bu mübarek günlerde dualarımızı ümit ve huşu içinde yapalım. En yüce kapıya iltica ettiğimizin idrakinde olalım. O kapıdan başka sığınılacak yer; Yüce Mevladan gayri yalvarılacak makam olmadığını bilelim.  Dua kul için en yüce makam Rabbimiz için de en sevimli ibadettir. Bu kapıda ümit ile bekleyen bir gönüle sahip olalım. İbadet aşkıyla Allaha dua edelim. Kabul edileceğine yürekten inanalım. Zira Peygamberimiz s.a.v şöyle buyurmaktadır: Rabbimiz Haya sahibi ve Kerimdir; bir kul elini açıp istediğinde onu boş çevirmekten haya eder. (Ebu Davud, Vitr, 23) Ne kadar günah yüklü olsak da Allahın af ve mağfiretinin daha engin ve zengin olduğunu unutmayalım. Özellikle içinde bulunduğumuz şu mübarek ayları duasız geçirmeyelim. Allah duaları kabul olan kullarından eylesin.      

                 

                                                              

     UŞAK İL MÜFTÜLÜĞÜ