Kırklareli’de Gezilecek En Güzel Yerler

Kırklareli yüzyıllardır hem batı hem de doğu kültürünün etkisinin hissedildiği bölgelerden biridir. Kırklareli’de gezilecek tarihi ve doğal özelliklere sahip çok sayıda yer olup, şehre en az iki üç gününüzü ayırmanız gerekir.
Kırklareli’de Gezilecek En Güzel Yerler

Kırklareli’de gezilecek yerlerin bazıları şehir merkezinde yer alırken, bazıları ise şehir merkezine uzak olduğundan şehri aynı gün içinde gezmek söz konusu olmayabilir.

Hızırbey Camii

Şehir merkezinde yer alan bu caminin diğer adı Büyük Camii olmakla birlikte 1383 yılında Hızır Bey tarafından kurulduğuna inanılıyor. Duvarlarının dış kısmını dikkat çekici gözükürken, minaresi ve sahip olduğu kaplamalarla beğeni kazanan bir yapı halindedir. Yaşanan bir depremin sonucunda hasar gören bu yapı 1824 yılında yeniden onarılarak ziyarete açılmıştır.

Babaeski Köprüsü

Lüleburgaz çıkışında yer alan bu köprünün 1633 yılında yapıldığı biliniyor. Osmanlı ordusunun Rumeli’ye geçişi sırasında kullandıkları köprü dönemin en önemli geçiş noktalarından biri olarak kabul edilir.

Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü

Lüleburgaz deresi üstünde yer alan bu köprü Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Köprünün bir kısmı halen orijinal görünümünde kalırken, diğer bölümü ise onarıldı. 84 metre uzunluğa sahip olan köprü 6 metre genişlikte bulunup ortasında iki büyük kemer bulunur.

Dupnisa Mağarası

Kırklareli ilinin Demirköy ilçesinde bulunan bu mağara Trakya’nın turistik tek mağarası olma özelliği taşıyor. İki katlı olan bu mağaranın üç farklı girişi bulunur. Kendine has yapısı ve çeşitli özellikleriyle turistleri büyüleyen mağaranın toplam uzunluğu 3.200 metredir.

Istranca Dağları

Trakya’nın Karadeniz kıyılarına paralel olan bu dağlar Bulgaristan’dan İstanbul’a kadar uzanan 300 km’lik bir dağ zinciri olmaktadır. Dağcılık, kampçılık gibi çeşitli aktivitelerle ilgilenenler için uygun olacak bu bölge özellikle doğa yürüyüşleri yapmak isteyenlerinde uğrak noktalarından biri halindedir.

Aya Nikola Manastırı

Kıyıköy’de Papuçdere yolunda yer alan bu manastır Bizans döneminde Jüstinyen tarafından yapılmıştır. Dünyanın en eski taş oyma manastır türlerinden biri olan bu manastırın tarihi 6. Yüzyıla dayanır. Günümüzde yapıya ilişkin çeşitli kalıntılar mevcut olsa da yapının tamamen günümüze kadar ulaşamadığını belirtmek gerekiyor.