Salih Kılınç

Salih Kılınç

Sivaslı halkının çelik iradesi “Kocadağ’ı kurtaracaktır

Bugün Dünya Su Günü.

Önümüzdeki iki yılda dünyanın en stratejik maddesi ne olacak? Diye sorarsanız “Su” olacak derim.

Hal böyleyken Uşak’ın suyuna göz dikenler gün gittikçe artıyor. Tam 3 yıl uğraştıktan sonra Murat Dağı’nda altın aranmasını ve dolaysı ile Uşak’ın, daha doğrusu Ege Bölgesinin sularını kurtarmıştık ki, bu kez de Sivaslı İlçemizde bulunan Kocadağ’da maden arama olayı çıktı.

Sivaslı Belediye Başkanı Sayın Hürriyet Şafak’tan aldığımız bilgilere göre; Kocadağ’da maden aranan tepenin hemen altında bölgenin ihtiyacını karşılayan bir su havzası bulunuyormuş.

Bu su havzasından, Sivaslı merkezi, köyleri Çivril ve köyleri olmak üzere 100 bini aşkın insan faydalanıyormuş. Kocadağ’da bakır ve demir aradığını söyleyen şirkete inanmayan Sivaslı halkı ısrarla şirketin altın aradığını söylüyor.

Ne ararsa arasın, burada maden ocağı olduğu takdirde su diye bir şey kalmayacaktır. Madenlere karşı olmamın en büyük nedeni en büyük su canavarı olmalarıdır. Çevrecilik, artık 3-5 ağacı ve doğal yaşamı savunmanın çok çok ilerisinde insan yaşamını savunmak haline gelmiştir.

Düşünsenize. Su yok. Madenler suyu canavar gibi tüketiyor. Onu geçtim, kullandıkları patlayıcılar, açtıkları dev çukurlar, bulundukları bölgede suyu kirletip kullanılmaz hale getirmektedir.

Maden olamadan modern yaşamı devam ettirmemiz mümkün değil. Bu doğru. Ancak maden olduğu yerde de yaşamın sona ermesine karşı çıkmalıyız.

Maden olan yerde su olmuyor.

Oksijen deposu ormanlar yok oluyor.

Toprak kirleniyor. Tarım ve hayvancılık yapılmıyor.

Birkaç yıl sonra insanlar kanserlerin çeşitli türleri ile tanışıyor.

Bebekler ve hayvanlar ölü ya da sakat doğuyor. Hamile kadınlarda düşük oranları yükseliyor.

Bana inanmazsanız gidin Ulubey ve Eşme ilçelerinin köylerinde bunların hepsi yaşanmış mı yaşanmamış mı gözlerinizle görün?

Sivaslı İlçe halkının bilincine ve sağduyusuna güveniyorum. Onlar kararlı. Doğasını, suyunu, havasını madencilere kaptırmayacaktır. Pınarbaşı halkı da kaptırmamıştı.

Bir umudum sizde. Anlıyor musunuz?

OLMAZ OLSUN BÖYLE SANAYİLEŞME

Uşak yıllardır kendisini ve Ege Bölgesini kirleten, çevre yönünden sabıkalı il olmaktan bir türlü kurtulamadı.

Soluduğumuz havanın bile kirli olup olmadığını bilemiyoruz. Çünkü 2017 yılından bu yana Uşak’ın hava kalitesi nedense açıklanamıyor. Soluduğumuz havanın temiz olduğunu sanmıyorum ama hiç olmazsa ne kadar kirli olduğunu bilebilseydik iyiydi.

Demek ki bizi yönetenlerin gözünde bir değerimiz yokmuş ki; soluduğumuz hava kalitesini bilmemize gerek görmüyorlar.

Şu fotoğrafa bakar mısınız? Arkada resmi bir bina. Önündeki koca borudan simsiyah atık sular akıyor. O resmi binanın neresi olduğunu anlayabildiniz mi? Ben sizi yormayayım. O Bina Uşak’ın adliye binası. O borudaki su yakındaki fabrikaların boyalı ve kimyasal atıklarıdır. 

Bu fotoğrafları Ulubey derelerini temz tutmak ve için Ulubey ilçemizde kurulan ÇEDAY üyeleri çekmiş. . Aşağıdaki fotoğraf da 9 Sele çayı. Mevkiini soracak olursanız Yavı Köyü, hani şu Uşak Belediyesinin evsel atıklarını arıttığı bölge.

Canlar!

Sanayiden on bini aşkın insan ekmek yiyor. Eyvallah.

Ama on binlerce insan da sanayi atıkları yüzünden tarım yapamıyor. Hayvancılık yapamıyor. Zehirli sularla yetiştirdiği tarım ürünlerini yiyen insanlar kanser olup ölüyor.

Sanayi ve madencilik insana, doğaya, çevreye zarar veriyorsa günümüz koşullarında vermemesi mümkün değil.

Olmaz olsun böyle sanayi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Salih Kılınç Arşivi