Salih Kılınç

Salih Kılınç

Pervane böceği gibi ateşe atılanların öyküsü

Ateş, insanlığın en büyük buluşlarından birisidir. Yararı olduğu kadar felakete dönüşme riski çok yüksektir. Cehennem, çeşitli inançlarda ölüm sonrası ceza çekilen ateşli bir yer olarak gösterilir.

Kutsal kitaplarda bile ceza aracı olarak gösterilen ateşe, bu dünyada kim bile bile bedenini ateşlere atabilir ki? Bu sorunun tek cevabı var. Tabi ki itfaiyeciler…

Her yıl 25 – 30 Eylül tarihlerini içine alan hafta “Yangından Korunma Haftası” aynı zamanda “İtfaiyeciler Haftası” olarak kutlanır. Bende haftanın önemine binaen Uşak Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’ne gittim. Ateşin çocuklarının haftasını kutladım. Can Dostum İtfaiye Müdürü Sayın Kudret Aydın ve diğer itfaiyecilerle gayet keyifli birkaç saat yaşadım.

Bilmiyordum, öğrendim. Uşak’ın gözü pek itfaiyecileri, sabah işe geldiğinde toplu halde şu duayı yapmadan işe başlamazmış.

“Allah’ım, tehlikeye düşmüş olan her canlının, özellikle küçük bir çocuk ya da yaşlının imdadına geç kalmadan yetişebilmem için bana güç ver.

Yangınla mücadelede bilgi, teknik ve tecrübemi artır. Sevgimi, cesaretimi eksiltme.

Pirimiz İbrahim Peygamber’i yanmaktan koruduğun ilahi emrin sırrına beni de

Dahil et.

Kaderimde ölmek varsa çocuklarımı, eşimi ve yakınlarımı koru.”

Bu dua Türk itfaiyeci duası diye geçiyor ve tüm itfaiyeciler ediyormuş.

İtfaiye Müdürü Sayın Kudret Aydın (49)’dan Uşak İtfaiyesi ve çalışmaları hakkında makamında bilgi alıyorum. Kendisi Eşme Belediyesinde çalışırken Uşak’a tayin oluyor ve hiç beklemediği bir anda İtfaiye Müdürlüğü teklifi alınca; “Önce eğitimini alayım” diyerek İstanbul, Ankara ve İzmir’de çeşitli eğitim çalışmalarını başarı ile tamamlıyor. Buralarda yangın söndürme, kurtarma ve ilk yardım konularında temel eğitimini tamamladıktan sonra, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde master yaptı diyebiliriz. Tam 18 yıldır da Uşak itfaiye Müdürü olarak çalışıyor.

Kudret Müdür, yeni atanan İtfaiye Meslek Yüksek Okulu mezunu 10 çalışanı ile kadrosunda 85 kişi olduğunu belirtiyor. Tabi bunların içerisinde büro ve diğer kademelerde görev yapan da var.

Öncelikle Uşak Belediye Başkanı Sayın Mehmet Çakın’a teşekkür ederek sözlerine başlayan İtfaiye Müdürü Sayın Aydın; “Yeterli sayıda personelimiz var. Arasöz, kurtarma aracı, su tankeri, merdivenli araç, su köpük kulesi gibi ihtiyacımızı görecek 12 adet aracımız var. İtfaiye erlerimizin ısıya dayanıklı elbisesi ve yangın anında kullanılacak her türlü araç gerecimiz var. Bu konuda hiç sıkıntı çekmiyoruz. Başkanımız Sayın Mehmet Çakın bu konuda bizim en ufak bir isteğimizi geri çevirmedi” diyor.

İtfaiyenin artık refüj sulama, pankart asma gibi bir çok gereksiz işten arındığını belirten Sayın Aydın itfaiye birimi olarak yaşadıkları sıkıntıları şöyle dillendiriyor.; “Uşak Belediyesi İtfaiye Birimi olarak en büyük sıkıntımız; 112 Acil telefon hattından gelen 3 ihbardan sadece biri doğru çıkıyor. İki olay asılsız çıkıyor. Bu durum bizi boşa meşgul ediyor.

Onun dışında, trafikte itfaiye aracına yol vermek istemeyen sürücüler bizim olay yerine zamanında ulaşmamız engelliyor. Bir de arazi ve orman yangınlarında arazilerde araçlarımız rahat hareket edemiyor. Çünkü onlar oto yollara göre imal edilmiş. Bir de yangına müdahale ederken sözlü sataşmalar oluyor. Ancak çok şükür bugüne kadar bizlere karşı fiziki bir saldırı olmadı. Bunlar dışında kayda değer bir sıkıntımız yok.”

“İtfaiye yangın yerine geç geldi” şikâyetlerine ne diyor?

Kudret Müdüre; “Zaman zaman itfaiyenin yangına geç müdahale ettiği konusunda şikâyetler oluyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz? diye soruyorum.

Sayın Aydın; “Şu anda içerisinde bulunduğumuz itfaiye yerleşim alanında 35 adet kamera var. Bu kameralar 112 Acil hattında ihbar bize ulaştığı anda kayda başlar. İlk ihbarı aldığımız andan itibaren görevli arkadaşlarım 45 saniye içerisinde hazırlanıp yola koyulur. Belediye hudutları içerisinde en uzak alana 5 dakikada ulaşabiliyoruz. Onun için “İtfaiye geç kaldı” olayını biz kabul etmiyoruz.

Yangın çıktıktan sonra çevredekiler, duman, koku gibi belirtileri görüp haber veriyorsa, yangın ileri safhalara geçiyor. Biz, ihbarın bize ulaştığı andan itibaren harekete geçiyoruz ve 5 dakika içerisinde müdahale ediyoruz” şeklinde cevap verdi.

Sayın Aydın; “Bir de itfaiyenin suyu bitti” şeklinde çok yakınmalar oluyor. İtfaiye aracının suyu ne kadara çabuk biterse o kadar iyi. Araçlarımız dakikada 3 ila 6 ton su tüketme kapasitesine sahip. Önemli olan arasöz ve diğer araçlarla suyun takviye edilmesidir” bilgisini verdi.

Uşak’ta niçin en çok fabrika yangınları çıkıyor?

Fabrika yangınlarının sıkça yaşanmasına neden olarak; “Dikkatsizliği ve tedbirsizliği gösteren Aydın; “Elektrik yangınları genelde elektrik motorlarının gerekli bakımı yapılmadığı için meydana gelebiliyor. Bir de fabrikalarda örneğin harmanlama bölümlerinde yeterince temizlik yapılmadığı zaman yangın çıktığına şahit olabiliyoruz.

Bacaların temizliği, konut ve işyerleri için çok önemli. Döner salonu, yemek imalatı yapan yerlerde donmuş yağlar temizlenmediği takdirde yangınlara neden olabiliyor. Yangın çıkmaması için baca temizliği gibi konuları da titizlikle takip ediyoruz” dedi.

Uşak Belediyesi İtfaiyesi diğer illere göre ne durumda?

Sayın Aydın bu soruya da şöyle cevap verdi: “Uşak Belediyesi İtfaiyesi, birçok büyük şehir belediyelerinden daha iyi durumda. Bunu bizzat inceleyerek tespit ettim. Araç, gereç, takım ve personel sayımızın yeterli olduğunu belirtmiştim. Biz, birde Uşak İtfaiyesi olarak burada şunu yapıyoruz: 20 – 30 yıldır itfaiyecilik yapan arkadaşlarımızla, genç ve dinamik arkadaşlarımızı harmanlayarak, hem deneyimli, hem de genç ve dinamik ekipler oluşturuyoruz.

Bu sorunuza, Türkiye’de başarılı olmuş sayılı itfaiye teşkilatları arasına ismimizi yazdırdık diyebilirim.”

“Dünyaya bir daha gelsek yine itfaiyeci olurduk”

Sohbetimizin tam burasında 20 yılı aşkın bir zamandır itfaiyecilik yapan Mustafa Toker Amirim geldi. Bende ikisine birden; “Dünyaya yeniden gelseniz, yine itfaiyeci olur muydunuz?” şeklinde sordum.

Sayın Toker; “Evet olurdum. 2017 yılında bel fıtığından ameliyat olmuştum. Ertesi gün Aybey Mahallesinde meşhur bir tarihi konak yanıyordu. Müdahale ederken fıtığım yine patladı. Doktorumdan bir sürü fırça yedim. Bir daha dünyaya gelirsem: evet yine itfaiyeci olurum. Bir insana yardım etmek, onun yaşamını ve malını kurtarmak çok güzel ve anlatılmaz bir şekilde beni mutlu kılan duygulardır” dedi.

Sayın Aydın; “Bende itfaiyeci olmak isterdim. 2009 yılında Akse yolu üzerinde bir karnette yangın çıkar. Orada çalışan bir kadın düşer ve bayılır. İçerisi zifiri karanlık ve nefes alınamayacak derecede dumanla kaplıdır. Tüm olumsuz şartlara rağmen iki arkadaşımız, makinaların arasında baygın yatan kadını bulur ve hayatını kurtarır. Yardım bekleyen insanların hayatına dokunmak çok güzel bir duygu. İnsana mutluluk veriyor.

Hepinizin bildiği bir olay, Haziran ayında Deri ve Karma OSB’de bir fabrika yangınına müdahale ederken Tayfun Gürses arkadaşımız çöken çatının altında kalarak yaralanmıştı.

Daha önce de sabaha karşı çıkan bir fabrika yangında yangına müdahale etmek için çatıya çıkan Hüseyin Karagöz adlı arkadaşımız karanlıkta bastığı yerin çökmesi sonucu 7 metre yükseklikten aşağı uçmuştu. Çok şükür şimdi iki arkadaşımız da iyi ve görevlerinin başında.

İşte biz bu olaylara şahit olduğumuz ve yaşadığımız halde yine de itfaiyeci olmak isteriz. İnsanların yaşamını kurtarmak bizi çok mutlu ediyor” ifadesini kullandı.

İtfaiye Müdürü Sayın Kudret Aydın sözlerini; “Tedbir almak; yangını söndürmekten daha ucuz ve kolaydır. Özenle yaptıklarımızı dikkatsizlikle yakmayalım” şeklinde aforizma olacak bir sözle tamamladı.

Bu ateşe dalan pervanelerle geçirdiğim bir iki saat sonunda aklıma şu öykü geldi:

“… pervâne sabaha kadar kandilin etrafında döner, arkadaşlarının yanına gelir ve onlara bu yüce ilişkiden söz eder. Sonra vuslat özlemiyle kendini ateşin içine atar. Ateşin ışığı, hakikatin bilgisidir; sıcaklığı ve harareti hakikatin gerçekliğidir, o ateşte yok olmak ise hakikatin ta kendisidir.

Ona ateşin ışığı ve sıcaklığı yetmedi. Sonunda kendini ateşin içine attı. Bu sırada arkadaşları, gördüklerini anlatması için onun gelmesini bekledi. Ancak pervâne yanıp kül olmuştu, ne bir şekli kalmıştı ne de bedeni!”

“Alev alev yanan bir ateştir dünya. Her an bir başka bölük halkı yakar. Onun ateşi şiddetlenip alevleri göğe ondan kaçabilirsen yiğitsin., arslansın. Arslanlar gibi cesaretli ol. Yoksa pervane böceği gibi atıl içine, yan gitsin!”

Şeyh Sadi-i Şirazi'

Önceki ve Sonraki Yazılar
Salih Kılınç Arşivi