Salih Kılınç

Salih Kılınç

Namert köprüsünden geçmeyen gönül ikliminin sultanı

Geçtiğimiz Pazar günü Uşak Tanıtım ve Kültür Gönülleri Derneği (UTKGD) canları ile yolumuz yine Sivaslı ilçesine bağlı Hacım Köyüne düştü.

Dernek Başkanı Sayın Mehmet Keyvanoğlu’unu Uşak ve köyleri hakkında yaptığı bir çalışma için yolumuz yine bu ulu insanın mekanına düştü. Bu çalışmada ben sizler için Hacım Sultan hakkında çok az bilinen efsanelerden bir derleme yapmaya çalıştım.

Efsanelerden önce Hacım Sultan niçin bu kadar önemli? Bu konuya bir göz atalım:

Hacım Sultan’ın soyu, Onuncu İmam Aliyen-Nakî (M.829-868)’ye dayanır. O Hacı Bektaş Velî’nin akranı, yoldaşı, amcası oğludur; önem ve değer yönünden de birinci ya da üçüncü halifesi durumundadır. Yine bir iddiaya göre o kız alıp verme sonucu Türkmenleşmiş seyyidlerdendir ya da seyyidleşmiş Türklerdendir. Önceki bölümlerde belirttiğimiz gibi tarikatta o “Bâtın Kılıcı” ve “Meydan Taşı” olarak bilinir. Çünkü o, Hacı Bektâş Velî ile var olmuştur, onun yolunun bir parçasıdır. Bu bağlamda Hacı Bektâş Velî Hazretleri ona sembolik bir tahta kılıç vermek suretiyle bütün bu durum ve olguları onaylamıştır.

Hacım Sultan Türbesi, Uşak Sivaslı ilçede bulunmaktadır. Kent sınırında bulunan türbe Hacım Köyü’nde yer almaktadır. Alevi-Bektaşi inancının yanı sıra Anadolu’nun önemli erenleri arasında yer alır. Tek kubbeli ve geniş bir bahçesi vardır. 1305 yılında Uşak’ın Hacım köyüne gelip, yerleşmiştir. Hacı Bektaş-i Veli’nin yolundan gitmiş ve hizmet etmiştir. Öldüğünde buraya defnedilmiştir. Her yıl burayı her inançtan insanlar ziyaret edip, dua eder.

Hacım Sultan hakkında daha önceki araştırmalarımda tafsilatlı şekilde bilgiler vermiştim. Yukarıdaki bilgiye niye gerek duydum? Böylesine önemli bir zat, Anadolu’nun gönül erenlerinin başında gelir. Buna rağmen niçin adı bile anılmaz? Niçin daha önce onu anmak için  bir ara yapılan etkinlikler devam ettirilemez?

Can Rektörüm Prof. Dr. Sayın Ekrem Savaş, İşiniz çok biliyorum. Ancak Uşak’ın bu manevi iklim Sultanı adına kurulan Hacım Sultan Araştırma Merkezi’ni harekete geçirme zamanı gelmedi mi? Bir himmet etseniz ne güzel olurdu.

Bu efsaneleri, tam 23 yıl kurucusu olduğu Hacım Sultan Yaşatma Derneği Başkanlığı ve hiçbir çıkar gözetmeden Mübarek zatın türbedarlığını yapan gönül insanı Sayın Veysel Özgül’den aldım. Çok teşekkür ediyorum.

TÜRBESİNİ KAZANLAR ACILAR İÇERİSİNDE CAN VERDİ

Veysel babanın aktardığına göre; 1969 yılında, türbeye giren yakın köylerden 3 kişi türbede bulunan halı, kilim ve diğer eşyaları çaldı. Çalmakla kalsa yine iyi. “Belki define vardır” diyerek mübarek zatın sandukasını açıp, na’şını bir kenara iterek mezarında bile bu Ulu zata rahat vermemişler.

Veysel Babanın anlattığına göre civar köylerden olan bu 3 gafilin 3’de can verirken “Gelme ya mübarek Hacım Sultan” diyerek acılar içerisinde can vermişler.

“SIĞIRLARINI SUYU YARARAK GEÇİRMİŞ”

Hacım Köyü civarında gürül gürül akan bir çaya o dönemin zengin bir ağası insanlar gelip geçsin diye bir köprü yaptırmış. Amma velakin bu ağa rivayet odur ki; pek helali haramı ayırt etmezmiş.

Hacım Sultan da bu köprü civarında hayvanlarını otlatırken çayın karşısına geçmesi gerekmiş. Bunun üzerine mübarek zat diyesiymiş ki; “Haram para ile yapılan köprüden geçilmez” deyip asasını Musa Peygamber misali suya saplayınca su, Kızıldeniz misali ikiye ayrılmış ve sürüsüyle suya değmeden geçip gitmiş.

Hacim Sultan tahmini olarak 1305 yılında Uşak Hacım Köye ulaştığında bölgenin adının “Susuz”  olduğunu ve köyün ortasına vurunca su fışkırdığını anlatmıştık. Burada bir kuyu durmakta ve üzerinde de “Karakuyu” yazmaktadır.

Hayvan sürülerinden bahsetmişken birde Erenlerin “kara Boğası”ndan bahsetmemek olmaz. Çilehane tepesine çıkarken orada kayanın üzerinde kara boğanın izi olduğuna inanılan bir ayak izi vardır.

Hacım Sultan koyun sürülerini bu kara boğasına güttürürmüş. Zayıf bir ineği olan yaşlı bir nine bu zavallı ineğini kara boğa tarafından güdülen sürüye katmak ister.

Hacım Sultan, “Nine, sen bugün ineğini sürüye katma. Bunu dağda kurt kuş  yer” der.

Yaşlı kadın Hacım Sultan’ı dinlemez. İneğini sürüye katar. Sürüye dağda kurt saldırır. Kara boğa tüm sürüyü kurtlardan korur. Ancak, kurtların kaptığı tek hayvan ninenin çelimsiz ineği olur. Bunun üzerine nine ineğini koruyamadığını ileri sürerek Hacım Sultan’dan davacı olur.

Kadı Hacım Sulatanı dinler ve ineğini kurdun kapacağını söylediğini ninede doğrulayınca Hacım Sultanı suçsuz bulur.

SECDEYE KAPANAN KARADUT AĞACI

Çilehane tepesinde bir karadut ağacı vardır. Ağacın toprağın üzerine çıkmış kökleri, namazda secdeye varmış bir insanın sırtını andırır.

Veysel Babanın bana aktardığı bilgilere göre, karadut ağacı gerçekten secdeye kapanmış bir ağaçtır. Secdeye kapanma hikâyesi de şöyledir:

Günümüzden ben diyeyim 70, sen de 80 sene evvel kadar Hacım köyünde iki gözü de göremediği için “Kör Mehmet dayı” lakaplı bir kişi yaşarmış. Mehmet Dayı’nın eşi yağlığını yani mendilini yıkamış. Teravih namazına giden Mehmet Dayı, ıslak yağlığını, namazını kılarken ıslak ıslak rahatsız etmemesi için el yordamı ile bulduğu bir dala bağlar. Namazdan sonra da orada unutur ve evine gider.


 

Sabah yağlığı aklını düşende aramaya Çileheneye gelir. Tabi iki gözü de. göremediği için köylüler yardım eder. Birde bakarlar ki yağlık, karadut ağcının yerden 10metre yükseklikteki dalının tepesinde bağlı nazlı nazlı sallanmaktadır.

Gönül insanı Veysel Özgül’ün bana aktardığına göre; köylüler de bu olayı o gün gerçek Kadir Gecesi olduğu için ağacın secdeye vardığı şeklinde yorumlarlar. Veysel Babaya göre; ağacın secdeye vardığı o gece ve gününün tarihini kaydeden bir kişi dahi olsaydı İslam dünyası bugün Kadir gecesinin tarihini kesin olarak bilecekti.

Hacım Köyünün Hacım Sultan meydanı pırıl pırıl yeşillikle içerisinde tertemiz bir alan. Burada bir Aslanlı Çeşme var. Çeşmede kuzunun üzerine ayağı ile basan bir Arslan figürü var.

Bu çeşmeyi de günümüzden yaklaşık 700 yıl evvel hayrına dul bir kadın tarafından yaptırıldığı rivayet edilir. Burada ilginç olan şu: Günümüzden yaklaşık 700 yıl öncesi hacım köy civarında Arslanlar yaşarmış.  

Hazret hakkında efsane ve rivayetler bitecek gibi değil. Bir daha gelişimde yeni bir efsane öğrenirsem onu da sizlerle paylaşırım. Söz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Salih Kılınç Arşivi