Uşak'ın Ulubey ilçesi

Uşak’ın Ulubey ilçesi Hititlere sonrasında Friglere ve Lidyalılara geçmiştir. Yapılan kazı çalışmalarında alınan sonuca göre ise bölge M.Ö. 4000 yılından itibaren yerleşim yeri olarak kullanılmaktadır.
Uşak'ın Ulubey ilçesi

Lidyalıların kara ticaretini geliştirmek için yaptıkları kral yolunun geçtiği Ulubey’e, Lidyalılardan sonra Pers ve Büyük İskender İmparatorluğu da bu bölgede hüküm sürmüştür. Türklerden önce ise bölge Bizanslıların yönetimi altında kalmıştır. 1071 yılında Malazgirt savaşından sonra Türkler Ege kıyılarına kadar Anadolu’yu ele geçirmişlerdir. Sonrasında ise bölge Bizanslıların eline geçmiştir. Miryakefalon Savaşı’nı Türkler kazanınca Ulubey yine Türklerin eline geçmiştir.

Arşivlerde Ulubey’in ilk adı ‘Kiçi-Göbek’ olarak geçmektedir. İlçe merkezi bir noktada olmasından dolayı ‘Göbek’ ismiyle anılmıştır. Ulubey, bu özelliğinden dolayı Yunanlılar tarafından 20 Ağustos 1920 tarihinde işgal edilmiştir, 2 Eylül 1922 tarihinde Yunan işgalinden kurtarılmıştır. 15 Temmuz 1953 tarihinde 6129 Sayılı Yasa ile Uşak’ın il olmasıyla beraber Ulubey de ilçe olmuştur.

COĞRAFYA

Engebeli bir araziye sahip olan Ulubey’de düzlükler az yer kaplar. Önemli yükseltileri arasında Kışla Dağı, Hacet Tepesi, Edeler Tepesi, Değirmen Tepesi, Menekşeli Tepesi Çömlek Tepesi, Dedegölü Tepesidir. İlçede önemli akarsular arasında Banaz Çayı bulunmaktadır.

Bölgedeki tarihi eserlerden bazıları şunlardır:

  • Perslerin Anadolu’da hüküm sürdüğü dönemde yıkılan İvon Tapınağı M.Ö. 700/600 yıllarında Saka mezarlığı yakınlarında kalıntıları bulunan tapınak İyon mimarisi tarzında yapılmıştır.
  • Blaundos: Sülümenli Köyü’nün kuzeydoğusuna düşen bir yarım ada şeklinde çevresi dere ile çevrili arazi üzerinde kurulmuştur. Giriş kapısı dört köşe iki büyük kuleden yapılmıştır. Makedonya’dan buraya gelerek yerleşenler kendilerine Makedonyalı Blaundoslar demişlerdir. Kendi adlarına para bastırmışlardır. Kalenin girişinin dışında ayakta duran bir kemer vardır. Şehrin iç kısmında tapınak ve idari binalara ait yıkıntılar yer almaktadır.
  • Clanudda: Şehirde stadyum, tiyatro ve kilise kalıntıları yanında lahit mezarlara ait kalıntılar bulunmaktadır. Bizanslılar döneminde kullanılmış antik şehirdir. Kendi adına para bastırmıştır.
  • Kervansarav (Han): Üzeri önceleri toprak örtülü iken sonraları kiremitle örtülmüştür. İçerisi kemerli bölmeler halindedir.
  • Yaver Deresindeki Kale/Manastır: M.Ö. 320-300 yıllarında yapılan kale Büyük İskender İmparatorluğu’nun parçalandığı dönemde yapılmıştır. Kale duvarında İyon Tapınağı kalıntıları kullanılmıştır. Kale iç içe geçmiş iki duvarlıdır. Yapılan kazılarda, kaleden çıkarılan Hıristiyanlığa ait haçların bulunması, buranın hem kale hem de manastır olarak kullanıldığını göstermektedir.
  • Hasköy Asarı: Banaz Çayı üzerinde bir kanton görünümünde olan bölgede dik yamaçların üst kısımlarında büyük kaya mezarlığıdır. Köylülerce tahrip edilen resimler Hz. İsa’nın havarileri ve meleklere aittir. Hıristiyanların, Romalıların zulmünden kaçarak burada ibadet ettikleri sanılmaktadır.
  • Mais: Bu antik yerleşim yeri Roma ve Bizans dönemlerine aittir. Köyde görülen yazılı ve desenli taşların Mais Kentine ait olması muhtemeldir.
  • İnav Köyü Balçıklı Deresi: Antik Yunan, Roma ve Bizans yerleşimi olarak bilinmektedir. Çevresinde şehir mezarlığı olup, tahrip edilmiş durumdadır. Bu yörede filler ve cüsseli hayvanlara ait fosiller bulunmaktadır.