Salih Kılınç

Salih Kılınç

Bu sabah erken kalkın Bir devrimciyi selamlayacağız

Yine aylardan Kasım,

Bundan 82 yıl önce takvimler 10 Kasım 1938 tarihini gösterirken dünya tarihinin en büyük devrimcisi, Anadolu’nun kurtarıcısı ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, eniştemiz Mustafa Kemal Atatürk’ü ebedi yolculuğuna uğurladık.

Bir ülkenin onur ve hasiyetini koruyarak çağdaş ve örnek bir cumhuriyet haline getirilebileceğini bütün dünyaya gösteren ve bunu tarihe altın harflerle yazdıran Büyük Atatürk!

Sen milletinin gönlünde ebedi yaşayacaksın…

Ocak ayına kadar ölmezsek hiç ölmeyiz

 “Uşak’ın Hali Kara Halli” başlığı ile 7 Kasım Cumartesi günü sitemizde yayınlanan yazımda koranavirüs ve Uşak ilişkisini irdelemiştim. Bu yazıma oldukça olumlu tepkiler geldi.

Ancak, birçok okurum yazıyı olumlu ama eksik bulduklarını belirterek bana bilgi yağdırdılar. Aslında bu bilgileri teyit ettirmeden yayınlamak gazetecilik açısından her ne kadar içime sinmese de bundan sonrasını kamuoyunu bilgilendirmekten kaçınan yerel yetkililer düşünsün ne yapayım?

Şimdi çok değer verdiğim uzman bir dostum Uşak’taki koranavirüs vaka artış hızına göre tehlikenin Ocak ayında biteceğine işaret etti.

  • “Nasıl olacak bu iş?” diye sorduğumda şöyle cevap verdi:
  • “Uşak’taki koranavirüs vakalarının artış hızına baktığımızda bu hızla Uşak Halkının yüzde 60’ı Ocak ayına kadar virüse yakalanacak. Yüzde 60 rakamına ulaşıldığında da ‘sürü bağışıklığı” kazanılır. Virüs etkisini yitirir.”

Sürü bağışıklığı denilen uygulamanın pandemi süreci başında İngiltere’de uygulandığını, çok sayıda insanın yaşamını yitirmesi üzerine bu uygulamadan vazgeçtiklerini basından okumuştuk.

Sürü bağışıklığı uygulamasında kaç kişinin öleceği belli değil. Oldukça riskli bir yöntem gibi görünüyor.

Ancak dostumun anlattığından sürü bağışıklığı yönteminin Uşak’ta bilinçli değil, doğal olarak uygulandığını anlıyorum.

Ocak ayına kadar ölmez sağ olursak bu illetten inşallah kurtulacağız.

Türkiye’de ölen 81 kişiden 20’si Uşaklı

Şunu bütün samimiyetimle en baştan söyleyeyim ki; Uşak İl sağlık Müdürlüğü çalışanları, doktor, hemşire ve aile hekimleri pandemi sürecinin başından bu yana canla başla hayati bir mücadele verdiler. Ancak, pandeminin önlenmesinde zincirin son halkası oldukları için onlara gelene kadar iş işten geçmiş oluyor.

Neden mi?

Uşak’ta yaklaşık olarak günde 1500 kişi civarında test yapılıyor. Yaklaşık 500 kişide virüs pozitif çıkıyor.

Demek ki 5 bin kişiye yapılsa bin 500 kişinin testi pozitif çıkacak.

Geçtiğimiz haftanın son günlerinde Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca, Türkiye’de koranavirüsden ölen sayısını 81 kişi olarak açıkladığında ne yazık ki ilimizde de 20’den fazla canımızın vefat ettiğini öğrendim.

Yoğun bakım ve servislerde yer kalmadı

Uşak’ta Vaka ve ağır hasta sayısıın çok arttığı ve yoğun bakımda yer kalmadığı yönünde bilgiler geliyor. Yoğun bakımda sıra bulamayan hastaalrın bu kez sevişte öldüğü de iddialar arasında.

Uşak Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde artan vaka sayısı karşısında yeni yapılan kadın doğum ve çocuk hastalıkları binasının acilen devreye sokularak sıkıntının hafifletildiği yönünde bilgiler aldım.

Aslında sürecin en başından beri eski Devlet hastanesi ve SSK hastanesi tesislerinin niçin devreye sokulmadığını da anlayabilmiş değilim.

Sağlık emekçileri ruhen ve bedenen ölüyor

Tüm yurtta olduğu gibi ilimizde de takdire şayan biçimde çalışan sağlık emekçileri ne yazık ki mükafat yerine cezalandırıldıklarını düşünüyor.

Özellikle de son Sağlık Bakanlığı genelgesi ile ağır cezaya çarptırıldıklarına inanıyor.

Bu konuda benime düşüncelerini paylaşan sağlık emekçileri; “Sağlık Bakanı Fahrettin Koca imzasıyla 81 il valiliğine "Personel İşlemleri" hakkında genelge gönderildi. Sağlık Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatında görevli hiçbir personelin salgın döneminde görevinden çekilme (istifa), tayin, izin, tatil vs. talebi her ne sebeple olursa olsun kabul edilmeyeceği bizlere tebliğ edildi. Öte yandan tüm devlet memurlarına sağlık durumları riskli ie evden çalışma, esnek çalışma gibi bir çok kolaylık tanındı.

Üniversite, belediye ya da valilikte çalışan bir devlet memurunun “İmmun” diye tabir ettiğimiz yani vücudun direncini baskılayan hastalığı bir birimse sağlık çalışanlarında bu rakam 100 birimdir.

Bu hastalğa sahip devlet memuru evde çalışsın, sağlık çalışanı sadece balkondan alkışlansın. Gerçekten moralman iyice çöktük. Bedenimizde iflas ediyor.

Özellikle doktorlar çok kazanıyor gibi yanlış bir algı var. Döner sermaye eşit dağılmıyor ve özlük haklarımıza yansımıyor” şeklinde yakındı.

Merhum Aşık Daimi;

“Ne ağlarsın benim zülfü siyahım

Ne ağlarsın benim zülfü siyahım

Bu da gelir bu da geçer ağlama

Göklere erişti feryadı ahım

Bu da gelir bu da geçer ağlama

Bu da gelir bu da geçer ağlama” sözlerini sağlık çalışanları için mi yazmıştır? Ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Salih Kılınç Arşivi