İş hayatında sıkça karşılaşılan anlaşmazlık konularından biri olan fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil ücretleri, işçi-işveren ilişkilerinde hassas bir denge noktası oluşturuyor. Çalışanlar genellikle iş sürekliliği veya çeşitli endişeler nedeniyle bu hakları zamanında talep edemiyor, ancak işten ayrılırken veya sonrasında bu alacakları gündeme getiriyorlar.
Peki, bu taleplerin yasal zemini nasıl oluşturuluyor ve dijital çağda iletişim araçları bu süreçte nasıl bir rol oynuyor?
İSPAT YÜKÜ VE ZAMAN AŞIMI SÜRECİ
İşçi alacaklarında zaman aşımı süresi 5 yıl olarak belirlenmiş durumda. Bu süre, çalışma döneminin son beş yılını değil, dava açıldığı tarihten geriye dönük beş yıllık bir periyodu kapsıyor. İspat ile alakalı öncelik iş yeri kayıtları ve yazılı belgelerine verilmektedir. Bu tür yazılı kanıtların olmadığı durumlarda tanık ifadeleri ve diğer ikincil deliller devreye giriyor.
Mahkemeler, yazılı belgelere dayanan alacak taleplerinde herhangi bir indirime gitmezken, tanık ifadelerine dayanan taleplerde çeşitli faktörleri göz önünde bulundurarak indirim uygulayabiliyor.
DİJİTAL İLETİŞİMİN DELİL NİTELİĞİ
Günümüzde sıkça kullanılan e-posta ve WhatsApp gibi dijital iletişim araçlarının delil niteliği tartışma konusu. Yargıtay, sadece elektronik posta yazışmalarını "yazılı delil" olarak kabul etmiyor. Ancak bu, söz konusu yazışmaların hiçbir delil niteliği taşımadığı anlamına gelmiyor. Bu tür dijital iletişim kayıtları, tanık ifadesi gibi ikincil nitelikte delil olarak değerlendiriliyor ve bunlara dayanarak hesaplanan alacaklarda mahkemece indirim uygulanabiliyor.