Salih Kılınç

Salih Kılınç

Adalet garipler için de olmalıdır

Bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda rahmetli Aşık Mahzuni Şerif’in bir türküsü vardı: “Garip” Anadolu Popunun en büyük isimlerinden Edip Akbayram’ın o yanık ve büyüleyici sesinden dinler, bizde dilimizden düşürmezdik.

“Hızlı hızlı giden yolcu / Bu mezarda bir garip var / Bak taşına acı acı / Bu mezarda bir garip var”

Geçtiğimiz haftaya damgasını vuran olay; tarlada ölüme terk edilen yeni doğmuş bir bebek olayı oldu.

Bu trajik olaya daha fazla girmek istemiyorum. Ancak dikkatli Uşak Gündem okurları anımsayacaktır. Aşağıda linkini verdiğim haberde, öyküsü başlamadan biten talihsiz bebeğin nasıl toprağa verildiğini sizler için görüntülemiş ve haberleştirmiştik.

https://www.usakgundem.com/guncel/talihsiz-bebegi-polisler-ve-belediye-iscileri-gomdu-h11303.html

Talihsiz bebemi, 2 Uşak belediye işçisi ve yüreği dayanmayan 3 polis toprağa vermişti. Ben, çevrede İmam falan da göremedim. Belki de varmıştır. Bilemiyorum.

Ağaçların kesilmesine, doğanın katledilmesine, hayvanlara yapılan eza ve işkenceye hepsine karşı çıkıyorum. Kabul. Ama dünyaya gözünü açmadan kapatılan ve vahşice bir yöntemle ölümün kucağına bırakılan bu sabinin hakkını kim savunacak?

Anne ve babası olacak kişilere kim tepki gösterecek? Bundan sonra yaşanması böyle bir vahşete kim dur diyecek?

Toplumca “Dur” diyemezsek kim bilir daha kaç masum bebeği, toprağın altına birkaç işçi ve polisle yolcu ederiz?

Adalet, sadece resmi kurumların insafına bırakılmayacak kadar yüce bir kavramdır. Öncelikle vicdanımızda olmalıdır. Adaletin olmadığı yerde huzurda olmaz, birlikte…

Önce vicdanımızın sesine kulak verip adsız bebeklerin hunharca öldürülmemesi için gür bir şekilde “Bebek ölümlerine hayır” diye bağırmalıyız.

Ağalar! Beyler! Gelin bu yasalara bir çeki düzen verin

Yoksa gariplerin ahı dünyayı yakar

Sanırım bir ay önce kadardı. Bana bir ihbar geldi. Işık Mahallesinde geceleri birileri bahçelere girip metal ne varsa işte mangal, el arabası, kürek, kazma, bel Allah ne verdi çalıp götürüyormuş. Olay, Uşak polisine intikal ettiği günün akşamı olayın failleri kıskıvrak yakalandı.

İkinci olayda da yine Işık ve Aybey Mahallelerine dadanan birisi, evlerin dışında bulunan ve bakırdan imal edilen doğalgaz topraklama çubuğunu çalıyormuş. Bu çubuk olası bir yıldırım düşmesi ya da elektriklenme olayında oluşan elektrik akımını toprağa yönlendirerek zara ziyanı en aza indiriyormuş. Yani paratoner görevi görüyor.

Bakır olduğu için para ediyor diye işte bu çubukları çalıyorlar. Sadece çubuğu çalsa yine iyi. O çubuğu çıkarmak için ortalığı savaş alanına çeviriyor ve büyük zararlara yol açıyor.

https://www.usakgundem.com/asayis/dogalgaz-topraklama-cubugu-calan-hirsiz-yakalandi-h11302.html

Haber üzerine Uşak Emniyet Müdürlüğü Asayiş şube ekipleri derhal harekete geçerek olayın faili olan M.G. adlı zanlıyı suç aletleri ile yakalıyor. M.G. de tam bir suç makinasıymış. Adamın 35 ayrı suçtan sabıkası olduğunu öğrendim. Aybey ve Işık Mahallesi halkı zanlının yakalandığını duyunca rahat bir nefes almışlar.

Polise teşekkür ediyorlar ve dualar okuyorlar. Ama başka bir endişeleri var. Halk mevcut yasalarla suçluların ceza görmeyeceğine ve adaletin yeterince tecelli etmeyeceğine inanıyor. “Polis suçluyu ön kapıdan sokar, arka kapıdan bırakırlar” şeklinde konuşuyorlar.

Kırılan bozulan malın yerine yenisi alınır. Bedendeki yaralar iyileşir de kaybolan güven asla geri gelmez. Vatandaş, kendisine fenalık yapan suçlunun elini kolunu sallayarak dolaştığını görünce adalete olan inancını yitirir.

Şimdi 14 Mayıs’ta genel seçimler var. ;İktidardan olsun muhalefetten olsun, Uşak’ta hiçbir aday adayının; “Ben meclise gittiğim takdirde suçluların elini kolunu sallayarak aramızda dolaşmasını engelleyici yasa önerileri sunacağım” dediğini duymadım.

Hoş, “Emeklinin, asgari ücretlinin insanca yaşayacağı bir ücret almasını sağlayacak yasa önerisi sunacağım” diyene de rastlamadım.

Garipler için de adalet olmazsa, yoksulların karnı doymazsa, o toplumda barış ve huzur olmaz diye düşünüyorum.

Haksız mıyım?

Adaletli Tilki

Arslan, kurt ve tilki ava çıkarlar. Bir geyik, bir koyun ve bir de horoz avlarlar. Arslan, kurda:

- "Şimdi bunları adaletle paylaştırıp sohbetimize tat ver" der.

Kurt:

- "Ey cihân şahı, avcıların sultanı!.. Bundan kolay ne vardır... Geyik sizin, koyun benim, horoz da şu zavallı tilkinindir".

Arslan, gök gürlemesini andıran bir sesle kükrer. Kurdu, kan revan içinde yere serer. Tilkiye dönüp:

- "Tez sen paylaştır" der.

Tilki:

- "Ey yiğitler ülkesinin tek hükümdarı!.. Koyun sabah kahvaltınız, geyik öğle yemeğiniz, horoz ise sultanıma çerezdir. Arslan:

- "Aferin sana bu adaletli taksimi kimden öğrendin?"

Tilki:

- "Şu yerde yatan kurt kardeşten öğrendim."

Önceki ve Sonraki Yazılar
Salih Kılınç Arşivi